16 Şub 2009

Nasıl Quasimodo olunur?

Sizi bilmem ama ben geçtiğimiz gün tıp dilinde 'near Quasimodo experience' diye tabir edilen şeyi yaşadım. Öncelikle cumartesi günümü mide üşütmesi sonucunda hasta, uyuyarak geçirdiğim için gözlerim çipil çipil ve kapalı; cildim alkolik kırmızısı ve saçlarım darma dumandı.
Akşam, biraz kuvvet gelince evi toplamaya, etrafa yayılmış İKEA kutularını atıp, süpürgeyle montajdan kalan demir tozlarını yok etmeye karar verdim. Planımda başarılıydım da. Ta ki, hırsla süpürge sürerken, ayağımı süpürgeliğe inanılmaz bir hızla çarpıp topallamaya başlayana kadar. Heyhat, pes etmedim. Bazıları selvi boyumu bile aşan İKEA kutularını da atmam lazımdı.
Demin tasvir ettiğim fiziksel görünüşüme, yağmurda özenle ıslanmış saçları, paltomun altından çıkan eşofmanı, boyumu aşan İKEA kutuları ve aksak bacağımı yerleştirin lütfen. Mahalleli bana cidden acıyan gözlerle baktı. Bir de elimi kutunun birinin kenarıyla hafifce kesip, acı bir çığlık da atmayı ihmal etmedim. Mahalleli herhalde Notre Dame'ın Kamburu'na hakim değil. Zira öykünün tamamlanması için birinin bana su uzatması, benim de kendi kendime 'bana su verdi, bana su verdi,' diye fısıldamam kaçınılmazdı.

Hiç yorum yok: