28 Ara 2008

kendini madara etmek: Sezon Finali

Eğer işe akşamdan kalma gidip, sarsak davranışlarda bulunmalarımdan oluşan bir dizi olsaydı, sezon finali kesinlikle bugün olurdu. Akşamda kalma olmak, etrafa donuk bakışlar atmak daha önceden baş edemediğim bir durum değildi. Ama dünkü sıkı performansımının ve dört saatlik uykunun ardından bugün işe geldiğimde hâlâ sarhoş olarak, yeni bir boyuta ulaştım, sevgili okur. Şunun da altını çizmek istiyorum, akşamdan kalma olmak ve sarhoş olmak arasında ince bir sınır olmasına rağmen davranışlara tekabül edişi çok farklı oluyor. Akşamdan kalma olmanın verdiği uyuşukluk, fiziksel sorunlar, dışarıdan herhalde bir şeylere canı sıkkın gibi gözüküyor. Sarhoşluk ise aşırı bir neşe, patavatsızlık, enerji ve deli cesareti ile kendisini gösteriyor.
Emin misin derseniz, "you be the judge" diye cevap verip, size bugünkü rezaletlerimi anlatayım.
Sabah vardığımda, herşey normal seyrindeydi. İçimdeki sarhoşu, iş arkadaşımın, gazeteden okuduğu bir haber tetikledi. Manken, oyuncu, sunucu Aysun Kayacı, "kafamı kaşıyacak vakit bulamıyorum" yerine "burnumu karıştıracak vakit bulamıyorum" diye bir gaf yapmış. Evet, bence çok komik. Uzun uzun da gülünebilir ama gülerken gerçekten sandalyeden düşüyordum. Neyse bu sadece başlangıç ve hafif abartılı bir tepki diye düşünülebilir ama acele etmeyelim.
Dönüp bir kaç saat önceye baktığımda, bir hata olduğunu açıkça görebildiğim gibi yazı işleri toplantısına girdim, dananın kuyruğu işte orada koptu.
Önce dış haberlerden gelen, "ABD'de bir adam, gürültü yapıyor diye sinemada bir adamı vurmuş. İzledikleri film de Benjamin Button'muş, nedir film?" gibi bir soruya, filmi açıkladıktan sonra, "benim de içimden bazen geliyor, sinemada gürültü yapanları vurmak" gibi, adama hak veren gereksiz bir cümle ekledim. Ve tahmin edilebileceği gibi komik bulunmadı, zaten komiklik olsun diye söylememiştim, dürüst bir tepkiydi. Kan dondurucu psikopat profilimin ardından sayfaya girecek, klasik müzik haberini uzun uzun anlattım. Bunu o kadar ciddiyetle yaptım ki, kelimeleri çıkarsanız, en önemli ekonomi manşeti sunduğumu sanardınız. Uzun anlatım ve gereksiz detaylarla psikopatın yanına iç bayıcı sıfatını da ekledim. Haberi sunmayı bitirip, etrafa baktığımda gözlerde büyük bir sıkıntı gördüm.
Toplantının geri kalanında, normal bir insan gibi oturmayı başardım, en azından buna inanıyorum. Aklıma gelen "burnumu karıştırmaya vakit bulamıyorum," cümlesine kendi kendime gülümsüyordum vaka. Ama bunun bir patlama krizinin tohumlarını attığını, günlük fotoğraflara bakmaya sıra gelene kadar öngöremedim. Kulağında keneyle bir ay yaşayan teyzenin fotoğraflarına bakarken, teyzenin sakalları olduğunu görmüş ama herhalde böyle bir şey olamaz, "sakallı kadın" haberi değil ki bu diye düşünüyordum. Ta ki birisi, kadının sakalları ile ilgili bir yorum yapana kadar... O zaman Coupling'teki üstüste konan bardaklar hesabı, bir anda patladım. Diğer insanlar bu yoruma hafifce gülümsüyorlardı ama ben kendimi tutamıyordum, yine sandalyeden düşecektim az daha.
Neyse 10 fotoğraf sonra sesli gülmeyi kesmeyi başardım. Ama burun konusunu ve teyzenin sakallarının birleşimini aklımdan atamıyordum. Fotoğraf seansının sonunda, İsrail'in saldırısının ajans fotolarına bakarken, bu iki konuyu düşünüp gülmemek için kendimi tutarken, içkiye özgü o ani duygu transformasyonunu yaşadım. Gözlerim filan doldu. Gülerken, ağlamanın ucundan döndüm. Neyse bunu pek kimse fark etmedi sanırım. Hıçkırarak vıyak vıyak ağlasam, gülmem gibi gözden kaçmazdı ama neyse ki bu kadar abartmadım.
Yeni yıl kararı 1: Pazarları çalışmamaya gayret et.
Eğer çalışacaksan, içki kotası veya dışarı çıkmayarak kesin çözüm (ikinci olasılık pek mümkün değil, eh, yeni yıl kararını da çok ütopik almamalı di mi ama?)

NOT: Sabah konuştuğum Sanem'in kulağında keneli kadına özel olarak patlamasına hürmeten şu haberi yapıştırıyorum ve takdiri sizlere bırakıyorum.
http://www.milliyet.com.tr/Yasam/SonDakika.aspx?aType=SonDakika&Kategori=turkiye&KategoriID=&ArticleID=1033680&Date=28.12.2008&b=Kulagindan%20kene%20cikti

Hiç yorum yok: