13 Ara 2008

aynalar yalan söylüyor



İki aydır aynalarla aram yok. Evet, karşıma çıkmıyor değiller. Öncelikle bar tuvaletlerinde. İçkili halimi aynada görmeyi sevmediğim için genellikle es geçerim. İş yeri tuvaleti. Onunla da pek karşılaşmıyorum çünkü koşuşturuyor oluyorum. Evdeki? Hayır, onunla da pek samimi değilim. 2 aydır en sık karşılaştığım, özel olarak görüştüğüm, özel bir bir ayna vardı: İş yeri asansöründeki. İnsanlarla göz göze gelmek istemediğim için genellikle ona bakmayı tercih ediyordum. Başıma gelecekleri bilemezdim.

Aynaya bakmaktan katımı kaçırıp, yanlış bir katta mesela yönetici katında inmek gibi bir şapşallık bekliyorsun okuyucu biliyorum. Ama ben sana çok da uzun zamana yayılan, çok daha içli bir öykü aktaracağım. Günde bir çok kez aşağıya sigaraya, kahveye, yemeğe gitmek ve binaya giriş çıkışlarda bindiğim asansörde, bu aynayla karşılaşıyorum. Günde 10 desek, ki inanın daha fazla, iki ay (50 çalışma gününden), 500 kere bakmışımdır herhalde. Ve çoğunda şunu düşündüm: Gözlerimin feri kaçmış, cildim berbat, rengim sarımsı... Ben yaşlanıyorum, bu ara çok çökmüş gözüküyorum. Her seferinde bir güvensizlikle masamın başına döndüm, diğer aynalara da küstüm.

Güven skalamın gitgide aşağı inmesi ile ilerleyen bu trajik süreçte bir çatlak olması, izin kullanmama, yani geçtiğimiz bir kaç güne denk geliyor. Bu bir kaç günde, evdeki aynayı daha fazla gördüm ve bir kaç gün üstüste makyaj yaptığım için onunla daha fazla zaman geçirdim. "Herhalde uyudum, kendime geldim, eski hatırladığım gibiyim," diye düşünmeye başladım. Bu lanet aynanın anıları silikleşmeye başladı. Tatil günleri bitip, binaya dönünce baktım yine aynı terhane. İçime şüphe tohumları düşmüş, sorgulama süreci başlamıştı ama bir kez. Facebook'tan son dönemde çekilen fotoğraflara baktım bir çırpıda. Sonra röportajlarda çekilenlere, Kars'tan gelenlere. Hayır, asansör aynasındaki gibi değildiler. Ama yine de bu kadar samimi olduğum bir nesneyi suçlamadan önce işi suçladım. Belki orada betim benzim atıyor dedim. Ama emin olmalıydım.

Bu sabah, evdeki aynaya dikkatlice baktım. Biraz akşamda kalma olsam da, normal bir haldeydim. Sonra işe geldim. Asansöre bindim. Yine ölü balık gözlü, yine hepatit virüslü, ergen ciltli, mor göz altlı... Sonra ışığı fark ettim. Asansörde, hastane ışıklandırmasını ve insanların birbirini korkutmak için yüzlerinin altından fener tutmasını andıran (yukarıdan tamam ama yerleştirilişini ve ışık rengini kastediyorum) berbat bir ışık vardı!

Artık ona hiç bakmayacağım. Baksam da sırrını bildiğim için beni etkileyemeyecek, üzemeyecek. Tamam belki sadece aynanın suçu değil, birlikte takıldığı ışıklar kötü ama olsun, umrumda değil.

P.S: Tekrar okudum da, insan ilişkileriyle ilgili alegorik bir öyküyü andırmış. Yazılma amacı alegori değildi arkadaşlar. Yaşanmış bir şapşallıktan yola çıkılmıştı. Eğer genişletmek isterseniz siz bilirsiniz. Sadece bu satırların yazarı artık aynalar konusunda tek eşlilikten değil, poligamiden yana!

Hiç yorum yok: