9 Ara 2008

geliyor bayram, depresyon doluyor insan

Bu üç günlük iznim için ne planlarım vardı. Uyarlaması vizyona girmeden önce Saramago'nun "Körlük"ünü okuyacaktım mesela. Sonra izlenmemiş filmlerime dadanacaktım. Dün sabah iznimin ilk saatlerine uyandığımda, kahvemi yudumladım, herşey yolunda gibiydi. "Körlük" iyiydi, hoştu. Sonra Melville'in suç filmlerinden birini gözüme kestirdim, Kırmızı Daire diye çevirebiliriz (şimdi ismin Fransızcasını bulamayacağım). Evet, böyle rahat günlerim fazla olmuyordu. Bir açlıkla hepsine dadandım. Saatler, sayfalar ilerdikçe, bayram sıkıntısı dediğim duygu beni esir etmeye başladı. Saat 11 sularında (sabah maalesef) artık Saramago'nun sayfaları bana bir şey ifade etmiyordu. Uykuya vurdum kendimi. Daha da sıkıntılı uyandım. Dışarı çıkmam lazımdı. Son bir ümitle Melville'e sardım. Alain Delon'a zaafımı bilenler bilir. Onun kudreti bile beni çekip alamadı, bayram sıkıntısından. Dışarı çıkmam lazımdı. Bu satırları okuyanlarınızdan bazılarınız, bayram ziyaretlerinin ortasında benden kah ağlar, kah kahkaha atar gibi konuştuğum telefonlar aldılar. İstanbul'da olanlarınızın çoğunuza ulaştığım bu titiz çalışmanın sonucunda, salı ve çarşamba için programım vardı. Bu beni bir nebze rahatlatmakla birlikte yeterli olmadı. Körlük ı-hıh; bıyıklı ve çok karizmatik Delon, hayır, benim için Ihlamurlar Altında dizisinden bir oyuncu gibiydi. Uyku. Yemek. Hayır, geçmiyordu. Babaannem endişelenmeye başladı, çok az hareket ediyordum. Misafirlere iyi davranamıyordum, kahveleri dökebilirdim.
Saat 15:00. Durum çok daha kötü. Delon, hâlâ esir edemiyor. Babaannem neyin var diye sordu: "Hastalanacağım herhalde." (iç ses: çok hastalandım, nedeni bayram sıkıntısı, dermanım akşam programı).
Ümidimi kesmek üzereydim ki, çoktan kesmiştim belki de, Senem'in mesajını gördüm Facebook'tan veya cennetten gelen o mesajı. Belki fazla uyku, fazla yemekten hantaldım ama bir bayram sıkıntısını karşımdakinin ruhunda sezemeyecek kadar mı? Asla değil. Facebook yavaştı, telefonumu ararken ellerim titriyordu.
Evet, 21:30 için sözleştik. Bir anda canlanmıştım. Şarkı mırıldanarak, ojelerimi üfleyerek evde gezdiğimi gören Memi, hayırdır filan dedi. Anlattım, hastaydın hani filan dedi ama o esnada gözüme kalem çekiyordum, duymazdan geldim.
Sonra ilk baştaki o pür sevincin yerini "ya beni ekerse, hem de bu kadar ümitlenmişken" korkusu almaya başladı. Uzun süredir ekilmekten hiç bu kadar korkmamıştım. "O da senin kadar sıkılmış evde, neden eksin ki?" düşünceleri ile kendimi avuttum. Nitekim korktuğum gibi olmadı ve 21:30'da buluştuk. Hem de yalnız değildik, bizim gibi sıkılan başka insanlar da geldiler, akın akın. Masa kalabalıklaştı. Herkes keyifliydi. Zorlu bir ilk bayram günü, mutlu sonla bitmişti.
Bu sabah Saramago'nun dili çok daha güzel, Delon dünkü gibi iç kıyıcı değil, eskiden hatırladığım gibi... Ihlamurlar Altında için özür diledim, kabul etti. O da sıkılıyormuş, paskalya'da.

Hiç yorum yok: