Dönemsel olarak her sabah Macbeth trajedisini andıran bir ortam yaşıyorum (Kimsenin elinde yıkanınca çıkmayan kan yok ama halet-i ruhiyeden bahsediyorum). İzinlerimi bayram başında tükettiğim için uzunca bir süre her gün işe gelmek zorundayım. Bu da elimi kolumu bağlıyor ister istemez. Gönlümce sinir krizi yok, aylaklık yapıp, onun sonunda gelen sakin rahatlama yok; içkilerle dibe vurup, ertesi gün leyla leyla gezmenin getirdiği umarsızlık yok; yürüyüş yok demek bu. İş var, röportaj var, akan giden gündem var, dergi var, ama yıkıntı da var. Ne olacak?
Kendimi toparlama vaktim konusunda broker'larla yarışıyorum. Zaman kısıtlı. Acil önlem planlarına ihtiyaç var (ekonomi paketleri gibi bunlar da hazırlansa insanlar için). Tatlımsı yiyecekler, iş arkadaşlarına yapılan serzenişler, yeterli olmayabilir. Bu tür anlarda, her saniye ipod'tan çıkabilecek, beş dakikalık bir arada, masa başına dönmeden veya servisten inmeden hemen evvel hap gibi dinlenebilecek, portatif toparlama sırrımı sizlere sunuyorum.
Dın Dın... (siz epik bir tema müziği hayal edin)
BOB DYLAN
MOST OF THE TIME
Buyrun.
Yalnız küçük bir not: Şarkının sözlerinin "Kadınım" kısımlarını affınıza sığınarak atıyorum. Farkındayım, şarkının yazılma nedeni onlar ama geri kalan bölümler moral düzeltici işlevinde öne çıkıyorlar. Bence daha önemliler ve bu da benim blogum (gereksiz asabiyetler):
Most of the time
I'm clear focused all around
Most of the time
I can keep both feet on the ground,
I can follow the path,
I can read the signs,
Stay right with it, when the road unwinds,
I can handle whatever I stumble upon,
Most of the time.
Most of the time
It's well understood,
Most of the time
I wouldn't change it if I could,
I can't make it all match up,
I can hold my own,
I can deal with the situation right down to the bone,
I can survive, I can endure
Most of the time.
Most of the time
My head is on straight,
Most of the time
I'm strong enough not to hate.
I don't build up illusion 'till it makes me sick,
I ain't afraid of confusion no matter how thick
I can smile in the face of mankind.
Most of the time.
Most of the time
I'm halfway content,
Most of the time
I know exactly where I went,
I don't cheat on myself,
I don't run and hide,
Hide from the feelings, that are buried inside,
I don't compromised and I don't pretend,
Most of the time.
Basit gözüküyor değil mi? Ama öyle değil bence. Bu tam bir kendine hoşgörü şarkısı ve her kelimesiyle iyi hissetmesi gereken bünyelere duymak istediğini söylemek gibi bir özelliği bünyesinde barındırıyor.
Evet, çoğu zaman ayakta duruluyor; insanların yüzüne gülünebiliyor; kendinden kaçılmıyor; ne kadar derin olursa olsun kafa karışıklığından korkulmuyor; dolambaçlı da olsa yol izlebilebiliyor, olumlu düşünebiliyor.
Bu sözlerdeki deha, benim nacizane fikrime göre negatifinde yatıyor. Bazenlerin tersliğinde... Bazen bunların hiçbiri yapılamıyabiliyor. Yollar çıkamayacağın kaybolacağın kadar karmaşıklaşıyor; insanlara gülümseyecek halin olmuyor; ayaklarının altındaki zemin kayganlaşıyor; odağın kayıyor; nefret etmeyecek gücü bulamayabiliyorsun; miden bulanana kadar paranoya yapıyorsun; kendinden kaçıyorsun...
Gerekçeli karar: Çoğu zamanın, bazen anlarını tolere edebilme gücüne yaptığı vurgu ve "bazen hakkı"na duyduğu saygı dolayısıyla, ödül bu şarkıya.
Eh, Todd Haynes "I'm not There"de boşuna alter egolardan birini şair yapmadı. Dylan ile ilişkiniz ne olursa olsun, dağınık anlarda, kendini bilemediğin zamanlarda, bu bilge sesin dediklerini duymakta yarar var. Yeterince alışıldığında, küçücük aralarda bile Dylan'ın sırt pışpışlayan elini hissedebiliyorsunuz.
14 Ara 2008
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder