8 Oca 2009

yorgunluk

Tatlı yorgunluk denen şeyi pek bilmiyorum, daha doğrusu hatırlamıyorum. Bu ara fazlaca, özellikle de bugün korkunç yorgunluk denen şeyi deneyimliyorum. Tatlısı, üzerine bir Türk kahvesi içelim denilen türden herhalde. Buna dair en belirgin anım da, eskiden Kadıköy Salı pazarını tavaf ettiğimiz günlerde, sonrasında elimiz kolumuz dolu halde yediğimiz Hint çayındaki yemekler filandı. Uykuya dalmak gibi huzurlu, hoş bir yorgunluk çökerdi.
Bu konunun aklıma düştüğü bugün o kadar ama o kadar yorgunum ki, etrafımla ve kendimle ilgili herşey beni rahatsız ediyor. Sabah uyandığımda, kahvenin ilk yudumunda ve günün ilk adımında bile çok yorgundum. Öyle ki, çöküntü kelimesini kullanmak üzereyim. Ojelerimden, saçımdan, pantalonumdan, önümdeki bardaktan, defterimden, toz parçalarından bile rahatsızlık duyuyorum. Neyse bazen olmayınca olmuyor. Tek çözüm eve gidip, uzunca bir uykuya dalmak ve daha iyi uyanmayı ummak sanırım. Böyle günler için insanlara yorgunluk ve bezginlik izni kotası konmalı.

Hiç yorum yok: